6 Ocak 2013 Pazar

Maslow'un İhtiyaçlar Hiyerarşisi'ne Göre Tıp Doktorluğu

Abraham Maslow
Abraham Maslow 1943'te bir makalesinde, insan davranışlarının ihtiyaçlara göre şekillendiğini, insan ihtiyaçlarının da kendi arasında bir öncelik sıralaması olduğunu ortaya atmıştır. Teorisine göre piramidin basamakları gibi insan ihtiyaçları da basamak olarak yükselir. İnsan, alt basamaktaki ihtiyacını gidermeden bir üst basamağa çıkamaz.




Maslow'un İhtiyaçlar Hiyerarşisi
Maslow'a göre ihtiyaç hiyerarşisi; fizyolojik gereksinimler (nefes, besin, su, cinsellik, uyku, denge, boşaltım), güvenlik gereksinimi (vücut, iş, kaynak, etik, aile, sağlık, mülkiyet güvenliği), ait olma, sevgi, sevecenlik gereksinimi (arkadaşlık, aile, cinsel yakınlık), saygınlık gereksinimi (kendine saygı, güven, başarı, diğerlerinin saygısı, başkalarına saygı) ve kendini gerçekleştirme gereksinimi olarak yükselir.


Tıp Doktorluğunun Maslow'un İhtiyaçlar Hiyerarşisi'ne Göre Değerlendirilmesi

Maslow'un ortaya attığı teori insan davranışını ve insan psikolojisini anlamaya yönelikti. İşte bu teori ışığında tıp doktorluğunu inceleyeceğim.

Fizyolojik İhtiyaçlar, Hayatta Kalma, Güvenlik ve Emniyet


Fiziksel İhtiyaçlar ve Hayatta Kalma


Günümüz Türkiyesi'nde tıp doktorlarının hayatı garanti altında değildir. Acilde, poliklinikte, ambulansta ya da diğer çalışma alanlarında insani ve teknolojik açıdan hayatta kalmamıza yeterli imkanlar yoktur. Ne güvenlik görevlisi ne de güvenlik kamerası bizlere reva görülmektedir.

Çalışma şartlarımız oldukça ağırdır. Nöbet sırasında ne doğru düzgün yemek yemeye ne de tuvalete gitmeye vakit bulursunuz. Ki bunların temel insani ihtiyaçlar olmasına rağmen. Oldu da gidebilirseniz, acile gelip acil olmayan ve üstüne üstlük birkaç dakika beklemiş olan hasta yakınları tepenize binmeye, hesap sormaya çalışır. Geceleyin uyuyamazsınız. Oldu da uyursanız acilde birkaç saniye bekleyen hasta yakınları tepenize binmeye, hesap sormaya çalışır. Bunun yanında ne kolluk kuvvetleri, ne bakanlığınız ve yöneticileriniz ne de adalet arkanızda durur.

Kısacası tıp doktoru olarak fiziksel ihtiyaçlarınızı gidermeye hakkınız yoktur. Güvenlik deseniz psikolojik şiddetten fiziksel şiddete oradan da ölüme kadar her türlü şeyle karşı karşıya kalma ihtimaliniz yüksektir.

Kabul Görme ve Sevgi


Eskiden doktorlara aşırı bir sevgi, saygı gösterilmiş olabilir. Şu an ise bir sürekli suçlama, sürekli hedef gösterme hali. Malesef iki davranış da uçlarda olan aşırı davranışlardır (zaten bizim sorunumuz da orta yolu bulamamak değil mi?). Artık tek bir beklentimiz var; o da profesyonel manada ve karşılıklı saygı çerçevesinde işimizi yapabilmek. Oysa bu istekten o kadar uzağız ki. Mesleğe yeni başlayan bir hekim iseniz insanların yüzündeki o öfkeyi görebilirsiniz. Sırt acile kavga etmek için gelenleri görebilirsiniz. Ömrünün herhangi bir zamanında, doktordan kendi düşüncesi ile haksızlık gördüğünü düşünenler acısını karşısına çıkan ilk beyaz önlüklüden çıkartmaya çalışır. Kişi babasının günahı ile yargılanamazken meslektaşınızın olup olmadığını bilmediğiniz günahı! ile infaz edilirsiniz. Sürekli doktor hatası olur, ambulans geç kaldı olur. Medya, trendi yakalayıp yangına körükle gider.

Devletin eksikliklerinden siz sorumlu tutulursunuz, bakanlığınız ve devlet yetkilileriniz tarafından hedef gösterilen hep siz olursunuz, hakkınızda 7/24 şikayet gelsin diye hatlar kurulur. Amaç doktorları diken üstünde tutmaktır. Amaç eğitimliyi eğitimsize kırdırmaktır. Amaç bu meslek grubunu ortaya atarak hedef saptırmak, hedef gösterek oy toplamaktır.

Kısacası bugün ne sevgi vardır ne de saygı. Bugün ne yargı vardır ne de adalet. Bugün terör vardır, bugün anarşi vardır. Doktorun müdahalesi yargıya taşınmadan, bilirkişi incelemesi olmadan yanlış kabul edilir ve ceza kesilir. Bir ayağı çukurda olan kanser hastasını "doktor öldürdü" olur. Kısacası bugün ne mantık vardır ne de izan. Bugün sömürü vardır, cinnet vardır, vahşet vardır.

Kendini Gerçekleştirme ve Özsaygı


Tıbba ne ideallerle girmiş insanlar hayatta karşılaşacakları bu durum sonucu vahşete düşmektedirler. İhtiyaçlar hiyerarşisinin daha başlarındaki şartlar sağlanmadığı için kendini gerçekleştirme de insanlara muhal gelmektedir. 4. sınıfta iken rahat uzmanlıklar seçenleri kınıyordum. "Doktor dediğin idealist olmalı" diyordum. Sonra 6. sınıfta intern doktorluğa başlayıp, acilde ve poliklinikte halkla muhatap olmaya başlayınca görüşlerim tam tersi yönde değişti. Artık acilde, poliklinikte sürekli hastalarla ve daha vahimi yamyam hasta yakınlarıyla muhatap olan bölümlerde asistan olmanın zorluğundan bahsediyor ve insanları vazgeçirmeye çalışıyorum.

Türkiye'de bilgiye ve okumaya değer verildiğini düşünmüyorum. Bugün devlet kademelerine baktığımda aranan insan tipi, sorgulamadan yapacak insan tipi. Bu açıdan da kişi ne kadar eğitimsizse bu kişiler için o kadar iyi. Bu ortamda kişi evrensel manada kendini nasıl gerçekleştirecek? Daha fizyolojik ihtiyaçlardan ve güvenlikten geçemeyen kişi kendini nasıl gerçekleştirecek?

Sonuç

Üstünden daha 1 sene geçmedi Dr. Ersin ARSLAN öldürüleli. Göğüs Cerrahisi ihtisasını yeni bitirmiş, mecburi hizmetini yapan, sonrasında da büyük ihtimal üniversite hastanesinde kalıp seneler boyunca insanlara ve insanlığa hizmet edecekti. Oysa ki hatası yaşlı bir akciğer kanseri olan hastayı evde bakamıyorlar diye hastaneye yatırması oldu. Hasta hastanede vefat edince, devlet bakım parası ve yatalak hasta parası olarak ayda 500-600 lira alan hasta yakınları hastanın ölümünün belirtilmemesini istedi. Dr. Ersin ARSLAN ise yapması gerekeni yaptı ve hastanın ölümünü bildirdi. Sonrasında ise vefat eden yaşlı hastadan gelen parayı her ay alan torun Dr. Ersin ARSLAN'ı hunharca katletti.

Öldürülmeseydi daha sonraki yıllarda dersime girecek olan göğüs cerrahisi hocam Prof. Dr. Göksel KALAYCI'ya ne demeli. İleri devre akciğer kanseri olan hastaya "artık ameliyat olacak devreyi geçmiş, olsa da masada kalır" dedi. Hasta yakınları, aynı zamanda da İstanbul'un mafyalarından olan aile ameliyat etmezse öldürmekle tehdit etti. Nitekim hasta ameliyat sırasında masada kaldı. Sonrasında ise hocam Prof. Dr. Göksel KALAYCI hastane bahçesinde kurşunlandı. Göksel Hoca ki Türkiye'de ilk defa akciğer naklini yapan göğüs cerrahıydı. Ciğeri beş para etmez insanların kör kurşununa kurban gitti. Daha anlatılabilecek bildiğim bilmediğim o kadar şey var ki. Hangi birini anlatasın.

Saydığım bu nedenlerdendir ki doktorlar Sağlık Bakanlığı'ndan kaçmaktadırlar. Şu anda Sağlık Bakanlığı, mecburi hizmet koymasına rağmen hastane acillerinde ve daha birçok pozisyonda çalışacak doktor bulamamaktadır. Akıl almaz şartlarda ayda 30 gün 24 saat çalışan uzman doktorlar devletten kaçmakta özel hastanelerde daha insancıl çalışma şartları aramaktadır.

Bugün tıp mezunları, nöbeti olmayan, hasta yakınlarıyla çok muhatap olmayan (hastalar cana minnet) uzmanlıklar istemektedirler. Halk hala (örmek olarak veriyorum) Beyin Cerrahisi'ni uzmanlık sınavının en yüksek puanlı bölümü, psikiyatriyi de deli doktorluğu olarak biledursun, beyin cerrahisinin puanları gittikçe düşüyor, psikiyatinin puanları da gün geçtikçe yükseliyor. Artık insanlar hem zor, hem parası az hem de manevi tatmini kalmayan bölümlerle uğraşmak istemiyor. Halk canını sokakta bulmadıysa doktorlar da bulmadı.

Bugün insanlar "hasta hakları" diye bağırıyorlar. Hasta hakları tabi ki uygulanmalı. Lakin hakkın olduğu yerde sorumluluk da vardır. Tam isim "Hasta Hakları ve Sorumlulukları"dır. Ama kimse sorumluluklardan bahsetmemekte, herkes "hak, hak! "diye bağırmaktadır. Öte yandan doktorlara sadece sorumlulukları varmış gibi davranılmaktadır. Oysa doktorların sorumluluklarından kaynaklanan hakları vardır. Asıl herkes sorumluluğunu sonuna kadar yerine getirip, haklarını sonuna kadar aradığında mükemmel sistem oluşacaktır. Yoksa böyle hasta hakkı, doktor sorumluluğu diye ortalığa bağırarak değil.

Doktorlar da, Maslow'un hiyerarşisinde olduğu gibi, ihtiyaçlarının en aşağı basamaktan en üst basamağa kadar karşılanmadığı bölümlerden ve yerlerden kaçıyor. Hayati tehlikesi olmayan, fiziksel ihtiyaçlarını giderebildikleri, kendisine zaman ayırıp kendisini gerçekleştirebilecek bölümlere ağırlık veriyorlar. İnsan psikolojisi bu. Şartlar böyle oldukça kaçmaya da devam edecekler. Etsinler de...