20 Mayıs 2014 Salı

MD PhD Türkiye İkinci Yıl Kutlu Olsun

Sevgili okurlar. Herkese merhaba.

2011 yılının sonunda çıktığım ve 2012 yılının başında "Tıpta Doktora İmkanlarına Giriş" yazısıyla ilk meyvesini veren bu yolda 2. yılımıza girmiş bulunuyoruz.

Blogumuzun ikinci yılı herkese kutlu olsun.

2011 yılının sonunda doktora sürecine girdiğimde tıpta doktora konusunda ciddi bir bilgi eksikliği olduğunu gördüm. Süreci bilen birkaç kişiden sözlü olarak bilgi alabilmeme rağmen yazılı olarak neredeyse hiçbir şey bulamamıştım. Diğer yandan tıp doktorları arasında da doktoranın ne olduğunu bilenlerin sayısı çok azdı. Tıp doktorlarının temel bilimlerde doktora yapabileceği imkanından haberdar olanların sayısı ise çok çok azdı, neredeyse yoktu. Birçok tıp öğrencisi ve tıp doktoru TUS ve uzmanlıkla alakalı bilgi sahibiyken bilgileri bunun ötesine geçmiyordu.

İşte bu noktada tıp doktorlarımıza tıpta doktora ile alakalı kendim öğrendikçe bildiklerimi aktarmaya karar verdim. Amaçlarım şu şekildeydi, hala da böyle:
- Tıp öğrencilerinin ve tıp doktorlarının temel bilimler ve doktora ile alakalı bilgi birikimini oluşturmak ve arttırmak
- Tıp fakültesinden sonra temel bilimler tercih edenlerin sayısını ve niteliğini arttırmak
- Temel bilimlere çok uygun ve yatkın tıp öğrencilerine temel bilimleri ve imkanlarını tanıtarak popüler klinik bölümlerin peşinde koşmalarını engellemek ve onları temel bilimlere kazandırmak (100 tıp öğrencisi arasında birkaç kişi olsalar bile)
- Temel bilimler tercih edecek olanların tıpta uzmanlık ve doktora arasında bilinçli bir tercih yapmalarına katkıda bulunmak
- Temel bilimler seçmeyip klinisyen olmayı tercih edenlere doktora ile araştırma yönlerini geliştirebileceklerini hatırlatmak
- Türk bilim ve araştırma camiasına yeni ve nitelikli tıp doktorlarının kazandırılması
- Tıpta doktora ve uzaktan yakından bununla alakalı her şeyi ortaya koymak
- Doktora imkanları (ÖYP, cari usül, dışarıdan, yurtdışı,...) ile alakalı tıp doktorlarını bilinçlendirmek
- Temel bilimlerin, araştırmanın, laboratuvarın, doktoranın felsefi altyapısına inerek derinlik kazanmak ve kazandırmak

Bu süreç içerisinde amaçlarıma hizmet edecek yazılar yazmaya çalıştım. Sizlerden gelen sorulara bildiğim kadarıyla cevap vermeye çalıştım. Yoğunluğuma rağmen bunlara zaman ayırmaya çalıştım. Umarım çalışmaya da devam edeceğim.

Bilgiyi kendine saklayarak yükselmeye çalışmak yerine, bilgiyi paylaşarak toplum olarak hep beraber yükselme taraftarıyım. Keşke toplumumuzun her ferdi böyle düşünse.

Diğer yandan blogu okuyan, takip eden ve soru soran okurlara çok teşekkür ederim. Sizlerin geri bildirimleri, ilgisi ve soruları olmasaydı belki de blog bu kadar ileri gitmezdi. Sizlerden gelen ilgi her zaman motivasyon kaynağı oldu. Sizlerden gelen sorular kendimi geliştirmem için bir ateşleyici oldu. Teşekkür ederim.

Yazdığım konularda uzman olduğumu iddia etmiyorum. Sadece bu konularda bildiklerimi, bildiğim kadarıyla sizlere aktarmaya çalışıyorum. Başka bir iddiam yoktur. Yazdıklarımı da bu çerçeveden okuyunuz. Hatalarım olabilir. Yorumlarınıza bu açıdan açığım.

Herkese tekrar teşekkür ederim. Birlikte nice yıllara.

Ülkemiz bilimde, araştırmada, temel bilimlerde en yüksek noktaya gelinceye dek...

Temel Bilimlerde TUS ile Tıpta Uzmanlık, ÖYP ve Ucundan Doktora

Birçok tıp doktoru meslektaşım dahili ve cerrahi bilimlerde olan tek başlılığa alışıktır. Çünkü dahiliye, göğüs hastalıkları, kardiyoloji veya genel cerrahinin uzmanlığı tektir, TUS ile girilir v
e tıpta uzmanlık yapılır. Diğer yandan konu bir de doktorası olan temel bilimlere gelince iş ve kafalar karışmaktadır.

Dahili ve cerrahi tıp dallarında olmayan bir dualizm/ikililik ülkemizde temel tıp bilimlerinde mevcuttur. Bir seçenek Tıpta Uzmanlık (specialist) iken diğer seçenek doktoradır (ÖYP doktoradan farklı bir seçenek değildir, sadece doktorayı daha iyi bir kadro + maaşını olarak araştırma görevlisi pozisyonunda yapmaktır).

Bu yazımda bu dualizmden bahsedeceğim ve ikilemde kalan meslektaşlarıma bir bakış açısı kazandırmaya çalışacağım.

Tıpta Uzmanlık

TUS sınavı sonrası Tıpta Uzmanlık yapmak üzere bir temel bilimler programına girilmesidir. Bu şekilde girenler Tıpta Uzmanlık Yönetmeliği'ne bağlıdırlar. Buna göre çalışırlar. Bu şekilde asistan olan herkes araştırma görevlisidir ve maaşını alır. Bitirdikleri zaman Sağlık Bakanlığı'na mecburi hizmetleri vardır. Sağlık Bakanlığı bunları tanır, laboratuvar açma yetkileri vardır.

Doktora

ALES, okul mezuniyet notu, yabancı dil puanı ve varsa mülakat notları ile girilir. Doktora yani PhD yapmak üzere girerler. 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'na bağlıdırlar. Doktoraya girenler üniversiteye haftanın belirli günleri gelip giderek de doktora yapabilirler, üniversitenin cari usül ile ya da ÖYP ile araştırma görevlisi olarak da doktora yapabilirler. Araştırma görevlisi olarak ÖYP ile doktora yapılıyorsa üniversite personelisinizdir ve maaşınızı alırsınız. Tam gün olarak üniversitede çalışmak durumundasınızdır. Yani ÖYP'de yapılan da yine doktoradır. ÖYP sadece doktorayı maaş alarak ve tam zamanlı üniversite personeli olarak yapmak isteyenler için güzel bir çözümdür.

Dünyada Tanınılırlık

Öncelikle, dünya uygulamalarına baktığımızda, tüm gelişmiş ülkelerde temel bilimlerin sadece doktora yoluyla uygulandığını biliyoruz. Uzmanlık, sadece eski Sovyetler ekolünde, Afrika'da, Asya'nın bazı yerlerinde vardır. Yani dünyada bu iş doktora ile yürümektedir. Ondan dolayı Tıpta Uzmanlık ve doktoranın birinci farkı doktoranın dünya genelinde daha tanınır ve kabul edilir olduğudur. Temel bilimler alanında uzmanlık veren ülkelerde uzmanlığını alanları sadece kendi ülkesi tanır. Dünya geneli tanınılırlık açısından doktora yapmak daha avantajlıdır. Dünyanın neresine giderseniz gidin, doktora yani PhD bilinir, özellikle MD (tıp doktoru) olmanın üstüne PhD iseniz yani MD/PhD iseniz büyük saygınlığınız olur.

Saha ve Araştırma

Doktora daha akademik ve araştırmaya yönelik bir formasyon iken tıpta uzmanlık daha çok sahaya ve uygulamaya yönelik bir formasyondur. Türkiye'de her ne kadar bu formasyonlar arasındaki bu fark tam olarak olmasa da yurtdışında nettir. Türkiye'de temel bilimler alanında hem tıpta uzmanlık yapmış olanlar hem de doktora yapmış olanlar üniversitede kalabilmektedir. Diğer yandan iki grup da sahada çalışabilmektedir. Lakin, uzmanlık yapmış olanların maddi ve özlük imkanları daha iyidir. Doktora yapmış olanlar uzman pozisyonunda değil, pratisyen titriyle sahada çalışabilmektedir. Türkiye açısından baktığımızda saha açısından tıpta uzmanlığın daha ağır bastığını görmekteyiz.

Özel hastanelerde kaşe yetkisine sahip olmak ve laboratuvar açabilmek için Türkiye'de tıpta uzmanlık yapmış olmak lazımdır. Özellikle biyokimya ve mikrobiyoloji alanlarında böyledir. Doktora yapmış olanlar sahada bu haklara sahip değildir. Doktora yapmış olanlar sadece üniversite gibi akademik bir birimde laboratuvar yönetebilirler.

Diğer yandan çerçeveyi Dünya olarak genişlettiğimizde durum değişmektedir. Gelişmiş ülkelerde doktoraya bir araştırma, bir akademik formasyon olarak bakılır. Üniversitelerdeki pozisyonlara, doktora sonrası araştırmalara doktoralı olanlar önceliklidir. Gelişmiş ülkeler, bizim gibi gelişmekte olan ülkelerin temel bilimler uzmanlarına sahada çalışmak için ülkelerinin yetiştirdiği kişi olarak bakar ve sizi araştırmacı olarak, akademik bir pozisyonda görmez. İtiraz eden arkadaşlarım olabilir am gerçek böyledir. Bunu bizzat dinlediğim bir örnekle sizle paylaşayım.

Üniversiteden bir Halk Sağlığı hocam, halk sağlığı uzmanıdır ve fakültede doçenttir. Başka bir bölümde uzmanlığa sahip ve doçent olan eşinin halk sağlığı doktorası vardır. İkisi de beraber yurtdışına araştırma yapmaya gitmek üzere üniversitelere başvururlar. Kendisi halk sağlığı doçenti olmasına rağmen, doktora titri olan eşi kabul alır. Sebep de; halk sağlığı uzmanlığının Türkiye'de sahada çalışmak üzere yetiştirilen bir pozisyon olduğunu, doktoranın işe araştırma pozisyonu olduğunu belirtirler. Hacettepe Halk Sağlığı'nın efsane hocalarından Prof. Dr. Zafer ÖZTEK hocanın doktora yapan ve tıpta uzmanlık yapan asistanlar ayrımı ile alakalı sorulan bir soruya verdiği yanıtla noktalayayım: "Uzmanlık saha için, doktora akademi içindir."

Mecburi Hizmet

Tıpta uzmanlıkla ilgili olarak uzmanlık sonrası 2 sene mecburi hizmet kaderinizdir. Bir hastaneye verilip alanınız dışında işler yaparsınız ya da kadrosunda açık bulunan bir üniversitede mecburinizi tamamlarsınız. Bir fizyoloji ya da anatomi uzmanının sahada yapacağı çok bir iş yoktur. Çünkü bu bölümlerin asıl yeri üniversitedir.

Diğer yandan doktora sonrası mecburi hizmete tabi olmazsınız. ÖYP kapsamında mecburi hizmetiniz varsa (ayrıntılı bilgi için ÖYP yazısına bakınız) yerleştiğiniz, baştan kalmayı düşündüğünüz üniversitenizde mecburi hizmetinizi yaparsınız. Sağlık bakanlığı gibi Edirne'den Kars'a durumu yaşamazsınız. Akademik kariyerin devamlılığı için doktora yapmak, özellikle ÖYP ile, daha avantajlıdır.

Maaş

Alınan maaşlar ciddi bir tartışma konusudur. Buna bildiğim kadarıyla açıklık getireyim.

Öncelikle tıpta uzmanlık ile gelen asistanlar da ÖYP ile gelen asistanlar da araştırma görevlisi kadrosundadır. Kadro olarak bir neyse öteki de odur. Ondan dolayı ikisi de araştırma görevlisi maaşı alırlar. Lakin, tıpta uzmanlık yapanlar maaşlarında ek olarak "tıpta uzmanlık ödeneği" alırlar. Bu da yaklaşık 130 - 150 lira gibi bir şeydir. Aradaki birinci fark budur.

İkincisi, iki kadro da döner sermaye alır. Tıp fakültesi kadrosunda olan araştırma görevlileri döner sermaye alırlar. ÖYP olsun, tıpta uzmanlık olsun fark etmez. Yanlız aradaki tek fark, tıpta uzmanlık asistanları ile ÖYP asistanlarının döner sermaya taban katsayılarıdır. Genel olarak bu fark alınan döner sermayeyi etkilemez. Yani iki kadro çeşidi de aynı miktarda döner sermaye alır.

Yani ÖYP asistanları ile tıpta uzmanlık asistanları arasındaki maaş açısından tek fark genel olarak "tıpta uzmanlık ödeneği"dir.

Bundan sonrası taban döner sermaye katsayısı ile alakalı olarak ayrıntı bilgidir. Tıpta uzmanlık asistanlarının tıpta uzmanlık yönetmeliğinden kaynaklanan  taban döner sermaye katsayısı ÖYPli olanlardan daha yüksektir. Genelde bu bir fark yaratmaz. Ama üniversite döner sermaye açısından sıkıntıda ise işte bu noktada fark çıkar. Çalışanlarının döner sermayesini taban katsayıya kadar düşürür. Tıpta uzmanlık kapsamında olanlar belli bir düzeyden aşağı düşmezken, ÖYPli olanların döneri daha fazla düşer. Ama üniversitenin döner sermaye gibi bir sıkıntısı yoksa bu fark anlaşılmaz. Detay bir bilgi.

Özet olarak:
Tıpta uzmanlıkta da ÖYP'de de aşağı yukarı maaşlar 2.700 - 3.000 civarı olur. Tıpta uzmanlık olanlar 150 civarı daha fazla alır. ÖYPli meslektaşlarımız bazı aylar üniversitenin döner sermaye sıkıntısına göre  500 liraya varan kayıplar yaşayabilirler bir ihtimal. Durum budur.

Akademik Gelecek

Akademik gelecek meselesi Türkiye'de çok belirsiz bir meseledir ama eldeki mevcut bilgiler açısından değerlendirmeye çalışalım.

ÖYP ile doktora yapanlar akademik olarak daha avantajlı olacaklardır. Doktora yapmak dünya genelinde de akademik olarak daha avantajlıdır. Diğer yandan tıpta uzmanlık ile temel bilimlerde olanlar ve uzmanlıklarını alanlar da akademik olarak üniversitelerde devam edebilirler. Bunun önünde bir engel yoktur. Sizi kabul edecek bir üniversite bulmanız yeterlidir.

Türkiye'de, tıp fakültelerinde, özellikle temel bilimlerde büyük açıklar vardır. Bundan dolayı hoca olarak üniversitelerde kalmanız diğer uzmanlıklara nazaran daha rahat olacaktır.

TUS ile Temel Bilimlerin Akıbeti

2011 yılında beri Biyokimya, Mikrobiyoloji hariç tıptaki diğer temel bilimler (fizyoloji, histoloji, anatomi, biyofizik,...) TUS ile kadro açmamaktaydı (patoloji cerrahi bilimlerin altındadır, doktorası yoktur. Diğer yandan adli tıp ve halk sağlığı dahili bilimlerin altında olmasına rağmen doktorası vardır). Yakın zamanda fizyoloji, histoloji gibi bölümler TUS ile kontenjan açıp asistan almaya başladılar. Bu kontenjanlar  Sağlık Bakanlığı kontenjanıydı.

Bu kontenjanların açılma hikayesi şöyleymiş. Sağlık Bakanlığı, üniversitelerin fizyoloji, histoloji, farmakoloji gibi anabilim dallarına yazı yazarak asistan ihtiyaçlarının olup olmadığı sormuş. Anabilim dalları da doğal olarak asistan ihtiyaçlarının olduğunu bildirmiş. Sağlık Bakanlığı da bu bölümlere TUS ile Sağlık Bakanlığı kontenjanı vermiş.

Doğal olarak, kontenjan Sağlık Bakanlığı kontenjanı ise Sağlık Bakanlığına bağlı yerlerde bölümün eğitim süresine göre 3 ya da 4 sene mecburi hizmeti olacak demektir. Diğer yandan burada sorulması gereken sorular vardır:
- Sağlık Bakanlığı kendi teşkilatı içerisinde halihazırda ihtiyacı olmadığı bu temel bilimler kontenjanlarını neden açmıştır?
- Uzmanlık kontenjanlarının açılma amacı ülkedeki uzman açığını kapatmak değil de üniversitelerin asistan açığını kapatmak mıdır?
- Mezun olacak bu kadar asistan nerede istihdam edilecektir?
- Sağlık Bakanlığı'nın kendisine bağlı tıp fakültesi açma veya dönüştürme gibi bir amacı mı var ki böyle kontenjanlar açmıştır?
- ÖYP ile alandaki uzman ve öğretim üyesi açığı kapatılma şansı varken niye bir daha kadro açılmıştır?

Gördüğünüz gibi Sağlık Bakanlığı'nın uzun bir aradan sonra açtığı temel bilimler kontenjanlarının geleceği ile alakalı büyük belirsizlikler vardır.

Geçmişte TUS ile açılan temel bilimler kontenjanları tıp doktorlarının mecburi hizmete gitmeden TUS çalışabilmelerine hizmet eden TAMPON kontenjanlar olmuşlardır. Şimdi ise bu kontenjanların Sağlık Bakanlığı kadrosu olarak açılması asistanlığa başlarken sözleşme yapılacağına ve kolayına kimsenin bu kontenjanları TAMPON olarak kullanamayacağına işaret etmektedir. Ama bu kontenjanların ne kadarının dolacağı da meçhuldür. Tampon tercih olarak yazılmalarının önünde geçilmesi iyi bir uygulamadır ama hala bu kontenjanların akıbeti, şu anki durumları meçhuldür.

Sonuç

Temel bilimlerde doktora ve tıpta uzmanlık olmak üzere bir çift başlılık, ikililik vardır. Bu da tıp doktorlarının bu iki kavramı ve konsepti anlamasını zorlaştırmaktadır. Bu yazının amacı bu kavramları ortaya koymak, tıp doktorlarını bilinçlendirmek ve bu ikisi arasında tercih yapacakların bilinçli bir tercih yapmalarını sağlamaktır. Umarım faydalı olmuştur.

Gelecekte, bizzat devlet yetkilileri tarafından bu kavramların iyi açıklanması ve Türkiye'nin geleceğine yönelik tıpta temel bilimler açısından bilinçli planlamalar yapılması ümidiyle...